Kitap okumaya şu aralar ara verdim; çünkü kafamda bilgisayar marka modelleri dolaşıyor. Kullanmakta olduğum dell’ den sonra bilgisayarları takip etme olayına ara vermiştim. Ta ki Ömer’e bilgisayar alma konusunda yardımcı olacağıma söz verene kadar. Bugün teknoloji ürünleri satan mağazaya gittik. Bilgisayarlara bakarken mağaza yetkilisi ile konuşmakta olan bir grup fark ettim. Grup içerisinde pek de iyi giyimli diyemeyeceğim, konuşmalarında kendisinin köyde yaşadığını defalarca söyleyen orta yaşlı biri vardı. Israrla yapmış olduğu alış verişten pay çıkarmaya çalışıyordu. Yanındaki çocuğu göstererek hediye çanta, kalem tarzı şeylerden istiyordu. Mağaza yetkilisi ise bunun mümkün olmadığını söylediğinde adamın verdiği cevap bana çok dokundu. ‘Kusura bakma beyim ben köylüyüm bilemedim usulünü.’ Canım o kadar sıkıldı ki bu cümleye, farkında olmadan adama baktım ve birkaç saniye öyle kalakaldım. Acaba adamın mağaza yetkilisine söylemek istediği bütün köylülerin bir şey bilmediği miydi, usülünü bilmek için köylü olmamak gerektiği miydi, yoksa köylülerin bunu bilemeyecek kadar okumadığı mıydı? Örnekleri daha da çoğaltabiliriz aslında. Mesela okuyan adam başka olur. Okuyan adamın konuşması bile düzgün olur. Okuyan adam düşünen adamdır. Okuyan adam yol yordam bilir ve okuyan adam şehirde yaşar. Okumayanlar köyde tarlada çalışır. İlk söylenenler doğru olsa da sonrakiler biraz saçma galiba. Şimdi neden böyle düşündüğümü tek tek açıklayayım size. Birincisi köylü olmak bir şey bilmemek anlamına gelmez. Aksine köyde yaşayan insanlarımızın birçoğu üniversite okumuş insanlardan daha değerlidir benim gözümde. İkincisi kitap okumanın köylüsü, şehirlisi olmaz. Üçüncüsü köyde yaşamak kitap okumamayı ve öğrenmeye kapalı olmayı gerektirmez. Tarlada çalışıp bir de kitap mı okuyalım vakit yok ki örneğine karşılık size birçok örnek sayabilirim. Öğretmen gün içerisinde çeşitli kademedeki öğrencisine bilgi aktarırken, doktor hastasına teşhis koyarken, mühendis yapması gerekenleri tek tek kafasında hesaplarken de eve yorgun geliyor. Okuması gerekenleri ihmal etmiyor ama. Burada o orta yaşlı adam bence bu cümlesinde ben köylüyüm bilemem demek yerine ben kitap okuma ve bilgiye ulaşma noktasında tembelim demeyi tercih etmeliydi.
Öğretmenlik yaptığım yılların birinde ailesine ziyarette bulunduğum öğrencim ile geçen anımı anlatayım size. Altıncı sınıf öğrencimin sınavlardaki başarı durumunu paylaşmak için annesi ve babası tahsil sahibi aile ile sohbetim sırasında baba ısrarla bana çocuğunun kitap okumadığından bahsetti. Anne de aynı dertten muzdarip olunca söze karşılık verme mecburiyeti hissettim. İlk sorum evin erkeğineydi. Akşam eve geldiğinizde yatıncaya kadar yaptıklarınızı kısaca açıklar mısınız dedim? Başladı anlatmaya. Yemek yiyoruz, komşulara davetli değilsek televizyon karşına geçiyoruz. Zaten her güne bir dizi koydukları için hiç canımız sıkılmıyor. Tabi öncesinde ana haber bültenleri izlenir bizim evde. Annede ise durum biraz farklıydı. Yemek bulaşıklarını, bulaşık makinasına yerleştiriyorum ortalığa çeki düzen veriyorum ve sonra eşimle beraber televizyon izliyoruz tabi. Özür dileyerek araya girdim. Peki dedim yavrumuz ne yapıyor bu saatlerde. Bizle beraber yemek yedikten sonra odasına gönderiyoruz ders çalışsın diye. Sorularıma devam ettim. Odasına gönderdikten sonra kontrol ediyor musunuz peki? Cevap olarak gerek duymuyoruz cevabını aldım. Acaba gerek mi duymuyorlar yoksa dizinin verdiği heyecanla çocukları akıllarına mı gelmiyor. Tabi bunu söylemedim, içimden geçirdim sadece. Dikkat ederseniz, hem annenin hem babanın çocukla birlikte olma zamanı sadece yemek saatinde. Diğer zamanda ayrı yerdeler. Açıklama bittikten sonra onlara şu soruyu sordum. Neden televizyonu kapatıp çocuğunuzu da yanınıza alıp hep beraber kitap okumayı denemediniz? Bu yaştaki çocuklar önce anne babasını örnek alır. Siz de ona televizyon izleyerek örnek oluyorsunuz ve kitap okumamasını şikayet ediyorsunuz dedim. Babanın verdiği cevap daha da acı vericiydi. Her gün gazete okuyorum hatta ekleriyle beraber yetmez mi? Verdiği açıklamanın yeterli olmadığı sonucuna varmış olacak ki ağzından dökülen bir sonraki cümle ise hocam elinizde ne tür kitaplar var oldu?
Köyde yaşıyor olmak, eve yorgun gelmek, televizyonda dizi takip etmek, kitap okumaya engel değil. Okumazsak bilemeyiz, hayatı anlayamayız, çözümü de kendimizce çözmeye çalışırız. Birimiz köyde yaşamanın engel olduğunu düşünür bir başkası başka sebebe. Tembelliği bahane edeni de gördüm. Açık açık ben kitap okumam çünkü vakit kaybı diyeni de. Ne sebebimiz olursa olsun günde 10 sayfa okuma ile harikalar yaratabiliriz. Günde 10 sayfa ile yılda 10 kitap bitebilir. Kimse size elinize aldığınız kitabı 2 günde bitireceksiniz demiyor. Eğlenerek okumanın ayrı bir zevki olduğunu da unutmayalım.
