20 Temmuz 2011 Çarşamba

Just the beginning

Gün yine her zamanki gibi saat 3 - 3,5 arası uyanmamla başladı. Ara bir saat yazıyorum zira uykudan uyanışla onun devamındaki sersemlik anında saatleri algılayamama gibi bir problemim oluyor. Ancak bu zamanlarda saat olgusunu sanki jetlag mağduruymuşum gibi kaybetmeme rağmen, her gün çok fazla uyumayayım diye alarmını saat 13:46'ya (evet itiraf ediyorum tam saatlerle aramda bir anlaşmazlık var) kurduğum telefonumun ertelemeler sonucu 9 dakikada bir çalması mevzuunda belirli 2 saat aralığında kaç kez çalmış olduğunu hesaplayabilme kabiliyetim beni günden güne şaşırtıyor. Ayrıca bir önceki gibi cümleler kurabilmek de korkutmuyor değil. Nihayetinde telefonuma bakar bakmaz "yine geç olmuş anassını satiim" diyerekten yataktan düştüm, ya da ben düştüğümü sandım, bilmiyorum.

Neyse günün en heyecan verici olayı şu an yazmakta olduğum bloga isim bulma çabalarımızdı sanırım. Yakında kendisinin de yazılarını görecek olduğunuz blog ortağımla birlikte yaklaşık 20 ismin arasından bu anlamlı ismi bulduk, anlamınıysa daha sonraları kendiniz çözmeniz dileğiyle... Belki hemen çözebilirsiniz, belki de çözemezsiniz zira bu blogu okuyacak aklı selim birilerinin olacağından kuşkuluyum. Günümüzün yaklaşık 25 dakikasını bu konuya harcadık. Hatta bi ara adayları 3'e düşürüp kura çekimi bile yaptık, ama yine de kendi istediğimiz ismi koyduk. (Kusura bakma Cemil senin oyun dağdaki çobanın oyu kadar bile değer görmedi.) İsim konusuna açıklık getirdikten sonra muhteşem Alaşehir halkının bize yüklediği misyonumuza geri döndük; kız kesmek. Doğru bildin sayın okuyucu bizler "sap insanlarız". Bildiğin sap yani. Doğrudur, işimden sürpriz bir şekilde almış olduğum yarı ücretli yarı ücretsiz iznimin kabaca bi hesap yaparsak 4'te 3'ünü bu işlere harcıyorum. Geçtiğimiz günün bu konuda başarılı bir gün olduğunu söyleyemeyeceğim, çünkü Çamlık Aile Çay Bahçesi potansiyeli bugün yeterli gelmedi. Öyle ya da böyle günü bitirdik. Gün bitti ama bunun daha akşamı vardı. Akşam ne mi oldu, ne olacak Çamlık Aile Parkı'nda birer soda ve başarısız bir - iki bakış o kadar.

Günün hatası ise bu gece "Cyrus" isimli filmi izlememdi. Bu benim ikinci kez "Jonah Hill" tuzağına düşüşümdü. Arakadaşın filmlerini "Superbad" deki performansını baz alarak seçtiğim için hayal kırıklığına uğramam da gayet normal tabi. "Cyrus", annesiyle aralarına girmesini istemediği annesinin yeni sevgilisini ayırmaya çalışan sorunlu bir gencin sikko dramı şeklinde seyreden bir film. Aynı hayal kırıklığı geçtiğimiz günlerde "Get Him to The Greek" filminde de başıma gelmişti. Bence Jonah Hill "How to Train Your Dragon", "Megamind", "Horton Hears a Who" filmlerindeki gibi seslendirme işleri yapsın bundan sonra.

Bir günü daha böyle saçmalayarak bitirmiş oluyorum. Şu an günlük sütümü içiyorum, bu da demek oluyor ki yaklaşık 2 saat sonra yatağıma gideceğim.

İlk yazım bu kadar olsun, son cümlem de tabi ki bundan sonra sık sık yazacağım şu cümle olsun;

"Anneea bittii"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder